29 Mart 2014 Cumartesi

ASELSAN Sea Hawk helikopterlerinin yazılım hakkını alacak

ASELSAN Sea Hawk helikopterlerinin yazılım hakkını alacak

Muhammet METİN/Kokpit.aero
Sikorsky tarafından üretilen ve Türk Deniz Kuvvetleri Komutanlığında 2002 yılından itibaren görev yapmaya başlayan S-70B Sea Hawk helikopterlerinin yazılım haklarının alınması amacıyla ASELSAN ve Sikorsky arasında görüşmeler başladı.
 Üst düzey askeri yetkili yaptığı açıklamada," ASELSAN yetkilileri, ABD'deki Sikorsky tesislerinde müzakerelere başladı. Genel Maksat Helikopter projesi kapsamında Sikorsky firmasının ihaleyi kazanması ve sözleşmenin imzalanması Sea Hawk helikopterlerinin yazılım haklarının Türkiye'ye verilmesi noktasında büyük avantaj sağlıyor. ABD makamları bu isteğimize sıcak bakıyor. Yakın bir dönem de görüşmelerin olumlu yönde sonuçlanacağını ve Sea Hawk helikopterlerinin yazılım haklarını alacağımızı öngörüyoruz".
SEA HAWK HELİKOPTERLERİ MİLLİ SİSTEMLER İLE DONATILACAK
Yetkili, S-70B Sea Hawk Helikopterlerinin yazılım haklarının alınmasıyla birlikte kendi milli sanayimiz tarafından özgün olarak geliştirilen sistemleri bu helikopterlere entegre edeceğiz. Özellikle ROKETSAN tarafından üretilen ve Türk Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ihtiyaçları kapsamında deniz versiyonu olacak olan Mızrak-D olarak adlandırdığımız füze sistemini  ve bunun yanında AKYA projesi dışında üzerinde çalışma başlatılan  Mk54 hafif torpido muadili özgün torpido sisteminin geliştirilmesi ve üretilmesinden sonra entegrasyonunu  ABD'ye bağlı kalmadan istediğimiz  doğrultuda yapacağız.
Helikopter üzerinde ihtiyaçlar doğrultusunda çeşitli iyileştirmeler veya geliştirilecek çeşitli sistemleri hiçbir kısıtlamaya maruz kalmadan isteğimiz vakit gerçekleştirme olanağına kavuşmuş olacağız.
DENİZ ŞAHİNLERİ MIZRAK ATACAK
Türkiye'nin füze ve roket üretim merkezi olan ROKETSAN tarafından geliştirilen ve 2015 yılında Kara Kuvvetleri Komutanlığına teslim edilmesi planlanan Mızrak-U füzesi, Deniz Kuvvetlerinin ihtiyaçları çerçevesinde S-70B Sea Hawk helikopterlerinde kullanılması amacıyla çalışma başlatıldı.
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı envanterinde bulunan ABD ürünü Hellfire füzesine benzer özellikte olması beklenen füzenin çalışmaları ARMERKOM, Cengiz Topel Deniz Hava Komutanlığı ve ROKETSAN tarafından gerçekleştiriliyor. Üst düzey askeri yetkili," ROKETSAN mühendisleri ile Deniz Hava Komutanlığında görüşmeler yapıldı. Mühendisler Sea Hawk helikopterleri üzerinde incelemeler de bulundu. Proje kapsamında ilk füzelerin 2016 yılında Sea Hawk helikopterlerine entegre edilmesi ve Mızrak-D olarak adlandırılması planlanıyor".

26 Mart 2014 Çarşamba

Ares, Katar'a 17 Sahil Güvenlik Botu inşa edecek


Ares, Katar'a 17 Sahil Güvenlik Botu inşa edecek

Ares Tersanecilik Yönetim Kurulu Başkanı Kerim Kalafatoğlu, sözleşmenin askeri gemi ihracatı kategorisinde tek başına en büyük kontrat olduğunu bildirdi.
Katar'daki DIMDEX Uluslararası Denizcilik ve Savunma Fuarında gerçekleştirilen imza törenine Savunma Sanayii Müsteşarı Murad Bayar, Türkiye'nin Doha Büyükelçisi Ahmet Demirok ile savunma sanayi sektöründe faaliyet gösteren çok sayıda firma temsilcisi katıldı.
"DEVLET ARKASINDA OLACAK"
Firmanın ciddi gayretleri sonucunda sözleşmenin imzalandığını vurgulayan Bayar, "Bizler için son derece mutluluk veren bir gelişme. Bu çalışma maksadı zaten Türk şirketlerimizi uluslararası pazar açmak. Savunma ürünlerinde işin kuralı bu. Devletimiz de bu işin arkasında olacak" değerlendirmesinde bulundu.
HEDEF BÜYÜK
Savunma sektörünün ciddi ihracat hedefleri olduğunu belirten Bayar, "Kısa vadede hedefimiz 2 milyar dolarlık ihracat. 2023'te de 25 milyar dolarlık bir hedefimiz var. Bu demektir ki sürekli ve daha hızlı koşmamız gerekiyor. 2014'te bölgesel krizler rol oynasa da bu defa gücümüzü Asya, Latin Amerika gibi coğrafyalarda sonuç almayı hedefleyeceğiz. Önemli platform projelerinin ihracatını başarmayı hedefliyoruz" ifadesini kullandı.
"TÜRK ÜRÜNLERİNE CİDDİ TALEP VAR"
Türk savunma sanayi ürünlerinin küresel alanda ciddi manada talep görmeye başladığını dile getiren Bayar, "Bazı ürünler var ki dünyadaki ilk 5'ten birisiyiz. Sahil güvenlik ve karakol gemileri kesinlikle bu ürünler arasında. Simülatörler ve yazılım sektöründe de çok iyi bir noktadayız" dedi.
"TEK BAŞINA EN BÜYÜK SATIŞ"
Ares Tersanecilik Yönetim Kurulu Başkanı Kerim Kalafatoğlu da imzaladıkları sözleşme ile toplam 17 adet yüksek süratli sahil güvenlik teknelerinin yapımını üstlendiklerini kaydederek, "Sadece Katar'da değil, askeri gemi ihracatı tek başına en büyük kontrat diyebiliriz" dedi.
Firma olarak bölgede aktif olarak faaliyetlerini sürdürmeye devam ettiklerini anlatan Kalafatoğlu, şunları kaydetti:
"Katar olsun, Bahreyn olsun buralarda artık tanınan bir firmayız. Temenni ediyoruz ki buradaki mevcudiyetimiz çok daha da uzun olacak. DIMDEX Fuarı diğer ülkelerle bağlantı kurulması çerçevesinde çok önemli. Bu noktada Savunma Sanayii Müsteşarlığımızın katkılarını unutmamak lazım. Bütün bu imkanlar Müsteşarlığımız ve Milli Savunma Bakanlığımız tarafından karşılanıyor. Neticesinde de bugün gördüğünüz gibi güzel haberler ve sonuçlar ortaya çıkabiliyor."


22 Mart 2014 Cumartesi

Türkiye uçak gemisi mi alıyor?

Türkiye uçak gemisi mi alıyor?

Savunma Sanayi Müsteşarlığı (SSM), 27 Aralık 2013 tarihinde yapılan Savunma Sanayi İcra Komitesi (SSİK) sonrasında Havuzlu Çıkartma Gemisi (LPD) Projesi’nde Sedef Gemi ile görüşmelere başlama kararı aldı. Projenin toplam maliyeti, alınacak amfibik araçlarla birlikte 1,7 milyar dolara ulaşacak…
Son yıllarda Türkiye’nin bölge ülkelerinin yanı sıra Afrika ve diğer Asya ülkeleri ile dış ilişkilerini artırmaya çalışıyor. Bunun bir kolu da ticari ilişkiler. Birçok Türk şirketi, dünyanın farklı noktalarındaki projelere katılıyor. Ancak işler bazen planlandığı gibi gitmiyor. Örneğin iç karışıklığın yaşandığı Libya’da sayıları üç bini bulan Türk vatandaşı otorite boşluğu ile can güvenliğinin kalmadı. Türkiye askeri nakliye uçakları ile bu vatandaşlarımızı ülkemize getirdi.
Bu tür durumlarda veya yaşanan doğal afetlerde uzatılacak yardım kolu büyük önem taşıyor. Türkiye’nin alacağı Airbus A400M askeri nakliye uçakları işin hava boyutunun geliştirilmesi için önemli bir proje. Deniz tarafında ise Havuzlu Çıkartma Gemisi (LPD) bulunuyor.
Gemiye dışarıdan baktığınızda, 200 metre boyu ile adeta bir uçak gemisini andırıyor. Güverte, 15 ton ağırlığa sahip büyük helikopterlerin inip-kalkmasına müsait. Aynı zamanda bu tür gemilerde yüksek dayanıklı güverti ile burası bir pist haline geliyor. Dikine inip-kalkış yapabilen hizmetteki Harrier veya geliştirilen F-35 uçakları için bir alt yapı sunabiliyor.
BU BİR UÇAK GEMİSİ Mİ?
Dışarıdan bakıldığında LPD uçak gemisini andırıyor. Ancak tasarım gereği pistin daha mukavementli olmaması ve iç yapıda yer alan özel havuz ile bu tür gemiler, uçak gemilerinden ayrılıyor. Yüzen hastane, doğal afetlerde kullanılması gibi özellikleri ile bir bakıma LPD’ler uçak değil ama ‘helikopter gemisi’ görüntüsünde.
İHALE SÜRECİ 2005’TE BAŞLADI
Türkiye, LPD ile ilgili süreci 2005’te başlattı. 6 Nisan 2007’de Bilgi İstek Dökümanı, 22 Şubat 2010’da da Teklife Çağrı Dosya’ları yayınlandı. Amaç, 550-700 personelden oluşan bir taburu ana üs desteği gerekmeden kendi lojistik desteği ile kriz bölgesine hareket ettirmeyi sağlamaktı. Ayrıca gemi üzerinde amfibik deniz araçları ile taarruz veya 15 tonluk ağır helikopterler de görev yapabilecekti.
TOPLAM BÜTÇE 1,7 MİLYAR DOLAR
SSM tarafından hazırlanan bütçede, alınacak amfibik araçlarla birlikte 10 yıla yayılmış 1,7 milyar dolarlık bir bütçe planlandı. Hazırlanan ihalede 31 şirket cevap verdi. Ön çalışmaların ardından Çinli CSOC ile işbirliği yapan Desan, özgün tasarım sunan RMK Marine ve İspanyol Navantia ile işbirliği yapan Sedef Gemi katıldı.
SSİK’ten 27 Aralık 2013 tarihinde çıkan sonuca göre, şu ana kadar hayata geçen 3 gemi nedeniyle Sefed Gemi ve ortağı Navantia ile görüşmelerin başlatılması kararı alındı. Navantia biri İspanyol Donanması, diğer ikisi de Avustralya olmak üzere toplam 3 gemi yaptı.
MENZİLİ 7 BİN DENİZ MİLİ
Türkiye’de inşa edilecek ve ana görev fonksiyonu kuvvet aktarımı ve amfibi harekat olacak LPD’nin Karadeniz, Ege, Akdeniz’in yanı sıra okyanusa çıkabilecek özelliklere de sahip olması ön görülüyor. Doğal Afet Yardımlarında alt yapı sunacak gemi, aynı anda birkaç bin kişiye ev sahipliği de yapabilecek. Yüzer hastane haline getirilecek geminin tasarılı, İspanyol Tersanesi Navantia’nın geliştirdiği Juan Carlos I’e dayanıyor.
Navantia şirketinin verdiği bilgiye göre, proje kapsamında yerel üretim için Türk ortağı Sedef Tersanesi’ne tasarım, teknoloji transferi, ekapman ve teknik destek sağlanacak. Ayrıca makelalar, gaz türbini ve entegre platform yönelim sistemleri de Navantia tarafından sağlanacak.
Aynı tür gemiden Avustralya’da alıyor. Navantia, Avustralya için inşa ettiği LPD’nin ikincisinin tekne bölümünü tamamladı ve Avustralya’ya geri kalan çalışmaların yapılması için yolladı.
HANGİ HAVA ARAÇLARINI TAŞIYOR?
Geminin üst güvertesinde 4 adet helikopterin emniyetle inip kalkabileceği heliport yer alacak. Bu helikopterlerin her biri en az 15 ton ağırlığa sahip olacak. Bu açıdan bakıldığında önümüzdeki yıllarda Türk Silahlı Kuvvetleri’nin envanterine girecek olan CH-47 Chinook helikopterlerinin boş ağırlığı 10 bin 185 kilogram. Ancak helikopterin maksimum kalkış ağırlığı 22 bin 680 kilograma kadar çıkabiliyor. Bu açıdan güvertenin yapısı istenilen şartlarda Chinook helikopterlerine maksimum ağırlıklı operasyon için uygun olamacağı ortaya çıkıyor.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin envanterine bakıldığında, AS532 Couger Mk1 (Kara ve Hava Kuvvetleri tarafından kullanılıyor) boş ağırlığı 4 bin 350 kg. Maksimum kalkış ağırlığı ise 9 ton, Sikorsky S-70 (Kara, Deniz ve Jandarma tarafından kullanılıyor, yeni modellerle kapsam genişleyecek) boş ağırlığı 5 bin 347 kg, maksimum kalkış ağırlığı ise 9 bin 997 kg. Bu iki helikopter de LPD’den uçabilecek.
Güvertenin hemen altında bir de hangar yer alıyor. Hangarda 4 adet helikopter rahatlıkla girebilecek ölçüye sahip. Bu helikopterlerin yirine en az 3 İnsansız Hava Aracı (İHA) da yer alabilecek. Helikopterlerin palleri sökülüp sökülüp hangara konulabilecek.
GEMİYE KONUŞLU İHA
LPD’de helikopterlerin yanı sıra İHA’lar da görev yapacak. Sınıf olarak Gemiye Konuşlu İHA (G-İHA) konsepti için halen TAI tarafından çalışmalar yapılıyor. Pilotsuz hava araçları başta keşif olmak üzere LPD için önemli bir alt yapı sunacak.
Yurtdışında deniz piyadeleri tarafından kullanılan LPD konseptinde hava aracı olarak taarruz helikopterleri de önemli bir yer tutuyor. Bunun için planlamada güverteye T-129 veya AH-1W Super Cobra helikopterlerinin de konuşlandırılması planlanıyor. Tahliye veya askeri operasyonlarda bu helikopterlerin sağlayacağı atış gücü ciddi bir önem taşıyor.
DENİZ KUVVETLERİ TAARRUZ HELİKOPTERİ ALABİLİR
Burada yapılan planlamalardan biri de Deniz Kuvvetleri tarafından işletilecek taarruz helikopterleri olabilir. Bu konuda T-129 veya AH-1W helikopterlerinden bir kısmı Deniz Kuvvetleri’ne verilebilir.
BU GEMİDEN UÇAK KALKAR MI?
Geminin İspanyol versiyonu olan Juan Carlos I’de, 12 derecelik açılı kalkış rampası bulunuyor. ‘Ski-Jump’ olarak da adlandırılan bu rampayı Sea Harrier uçakları kullanıyor. Bunun Türk gemisinde de olup olmayacağı yapılacak görüşmelerin ardından netleştirilecek.
İSPANYOL GEMİSİ İLE HANGİ FARKLAR OLACAK?
Navantia şirketinin Türkiye Genel Müdürü Jorge Garcia-Monedero’nun verdiği bilgiye göre, İspanyol ve Türk gemileri arasındaki en büyük fark, Savaş Yönetim Sistemi. Bunun yerine Havelsan ve Aselsan tarafından geliştirilen sistemler LPD’de kullanılacak. Garcia-Monedero’nun verdiği bilgiye göre Türk gemisinde kalkış rampası yer almayacak. Ayrıca ön tarafta bulunan hava aracı asansörünün (hangar ile güverte arasında helikopterlerin taşınmasını sağlıyor) yerine bir kapak eklenmesi de gündemde.
NAVANTIA HANGİ ÜLKELERDEKİ İHALELERİ GİRİYOR?
İspanyol şirket, Avrupa’nın köklü tersaneleri arasında. İspanya ve Avustralya (2 adet gemi) dışında kazandığı projelerin dışında Hindistan ile 4 gemi için ihalede yer alıyor. Güney Afrika’nın önümüzdeki aylarda ihaleye çıkması bekleniyor.
NE ZAMAN HİZMETE GİRECEK
Görüşmelerin bu yıl içinde tamamlanması durumunda LPD’nin en erken 2021de hizmete girmesi bekleniyor. Geminin inşası 4 yılda tamamlanabilecek. Bunun için en az bin kişilik mühendis, teknisyen ve işçinin görev yapması gerekiyor. Gemi inşasının ardından sistemlerin takılması, suya indirme ve testler yapılacak.
SEDEF TERSANESİ’NDE YAPILACAK
Sedef Tersaneleri’nin ana merkezi Tuzla. Burada 56 bin metre karesi kapalı, toplam 230 bin metre karede kurulu tesislerde, 200 bin tonluk gemi inşasında kullanılabilecek 310 metre uzunluğunda, 50 metre genişliğinde ve 11 metre yüksekliğinde kuru havuz yer alıyor. Türkiye’nin en büyük kuru havuzunda LPD imalatı gerçekleştirilecek.
LPD TEKNİK ÖZELLİKLER
Tahmini Deplasman: 19,000 ton
BoyB 200 metre
En fazla hız: 22 knot
Ekonomik seyir hızı: 16 knot
Menzili: Ekonomik hız ile en az 7 bin deniz mili
Personel: 190 gemi personeli, 56 uçuş personeli, 200 kişilik Yüksek Hazırlık Seviyeli Deniz Birliği (HRF) veya Müşterek Harekat Deniz Görev Kuvveti Karargahı, 50 sağlık personeli, 700 amfibi personel.
Araç taşıma kapasitesi;: 13 adet tank, 27 adet Zırhlı Amfibi Hücum Aracı, 6 adet Zırhlı Personel Taşıyıcı, 33 adet muhtelif araç, 15 adet römork,
Hava aracı: 4 adet 15 tonluk helikopter veya 3 adet İnsansız Hava Aracı
Amfibik Araç: Geminin su alabilen kıç havuzua 1 adet tank taşıma kapasiteli 4 adet LCM veya 1 adet tank taşıma kapasiteli 2 adet haa yastıklı amfibik araç (LCAC) girebilecek.
Kaynaklar: Savunma Sanayi Müsteşarlığı
Savunma Havacılık Dergisi Sayı 159
MSI Dergisi Sayı: 103-104

21 Mart 2014 Cuma

Aselsan'ın Şahin Gözleri


Aselsan yeni keşif ve gözetleme sistemleri geliştiriyor

Muhammet METİN/Kokpit.aero
ASELSAN, Mini İnsansız Hava Araçları için Elektro-Optik Keşif ve Gözetleme Sistemi (Mini Gimbal) geliştiriyor.
Mini Gimbal, iki eksende hareket edebilen, jiroskobik stabilizasyona sahip Elektro/Optik ve IR/TV kameralar ile lazer noktalayıcıdan oluşuyor. Sistem, yüksek hassasiyetli 640x480 InSb ve 26x zoom görüntüleme özelliği ile gündüz ve düşük ışık görüntü sağlayan gündüz kamerası  bulunuyor. -20/+50 derece sıcaklığında çalışabilen sistem toplam 1.5 kg ağırlığa sahip.
ASELFLIR-335 YÜKSEK İRTİFA İHA'LARDA KULLANILACAK
ASELSAN tarafından geliştirilen bir diğer Elektro-Optik Keşif ve Gözetleme Sistemi ise ASELFLIR-335, kavramsal tasarım aşamasında olan sistem yüksek irtifa ve uzun süre havada kalabilen (HALE) sınıfı İnsansız Hava Araçlarında kullanılması planlanıyor.
Mini Gimbal Sistem Yetenekleri:
·         2-eksen stabilize gimbal
·         Sahada değiştirilebilir kamera
·         Lazer Noktalıyıcı
·         Hafif ve küçük tasarım
·         Desteklenebilir  farklı haberleşme protokolleri
·         Göreve yönelik farklı kamera seçenekleri
·         Dayanıklı yapı ve aerodinamik profil
Fotoğraf: CATS sistemi 60 kg civarında ağırlığa sahip,  üzerinde Renkli Tv Kamera, IR Kamera, LRF/LD,LP, Spotter gibi sistemler yer alacak. CATS termal görüntüleme sistemi  başta ANKA İHA olmak üzere diğer hava araçlarında da kullanılacak.

18 Mart 2014 Salı

Türk donanmasının muhteşem sınavı


Untitled-2Türk donanması, savaş gemilerinin modernizasyonu ve üretimi çerçevesinde ulaştığı aşamayı Güney Afrika açıklarında yapacağı füze ve top atışları ile sınayacak. Türk savaş gemileri; senaryo çerçevesinde saatte 900 kilometre hızla kendilerine karşı havadan yapılan saldırıları Türk mühendislerinin ürünü olan gemi içindeki savaş harekat merkezinden yapılacak güdümlü mermi atışları ile etkisiz hale getirecek. Türk donanması bünyesinde 4 gemiden oluşan filo, Türkiye’nin uzak denizlere yani iki okyanusa birden açılma ve Afrika açılımı politikası çerçevesinde önem taşıyan seferine bugün Gölcük’ten hareket edecek. Türk deniz gücü filosunun Afrika turu sırasında yapacağı liman ziyaretleri çerçevesinde en az 4 ülke limanına olanına Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun katılmasının planlanması; Güney Afrika ziyaretine ise Deniz Kuvvetleri Komutanı ile Genelkurmay İstihbarat Başkanı’nın katılacak olması, bu deniz seferinin Türkiye açısından önemi konusunda önemli bir fikir veriyor.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin son yıllarda askerlerle ilgili davalardan en çok etkilenen birimlerinden biri Deniz Kuvvetleri Komutanlığı oldu. Gölcük’teki Donanma Komutanlığı’ndaki gözlemlerimiz, TSK’nın en önemli unsurlarından biri olan Deniz Kuvvetleri’nin davaların neden olduğu moral bozukluklarını aldıkları eğitim, görev tutkusu ve vatan hizmeti kavramları çerçevesinde aştığı izlenimine neden oldu.
Bahriye’ye Afrika görevi
Siyasi iktidar; Afrika açılımı politikası çerçevesinde Türk donanmasına önemli bir görev verdi. Donanma bünyesinde; Muhteşem Yüzyıl dönemindeki efsanevi Türk denizcisi Barbaros Hayrettin Paşa’dan ismini alan bir deniz filosu oluşturuldu. Bu filonun komutanlığına
yani Barbaros Türk Deniz Görev Grubu-2014 Komutanı olarak Tuğamiral Ali Murat Dede getirildi. Filo, 3 savaş gemisi ile bir lojistik gemisinden oluşuyor. Filonun sancak yani amiral gemisi Gediz firkateyni olacak. Gediz’in komutanı ise Kurmay Yarbay Altan Altınkaya. Diğer iki savaş gemisi ise Oruç Reis firkateyni ile Heybeliada korveti. Bu üç savaş gemisine TCG Yarbay Kudret Güngör gemisi lojistik destek sağlayacak. Bu lojistik desteğe seyir halinde yakıt ikmali de dahil. Bu gemilerin özellikleri de dikkat çekici.
Hayalet Türk savaş gemisi okyanus görevinde
Heybeliada, Mil-Gem projesi çerçevesinde üretimi yapılmış bir milli gemi. Yani ilk kez bir milli gemi, Atlantik ve Hint gibi iki okyanusta kritik bir görev icra edecek. Milli üretim Heybeliada savaş gemisiyle ilgili donanmadaki slogan, “Savaşın hayaleti, barışın elçisi, milli gemi” şeklinde.
ABD’li uzmanlar şaşırdı
Oruç Reis, yabancı teknoloji çerçevesinde Türk tersanelerinde inşa edildi. Amiral gemi olan Gediz ise 33 yıl önce ABD’de üretildi. Ancak bu gemide çok kapsamlı bir modernizasyon yapıldı. Savaş harekat merkezi ve silah sistemleri, modernize edilerek Türk mühendisleri tarafından yeniden dizayn edildi. Komutanların aktardığına göre, bu ABD yapımı gemiyi inceleyen ABD’li askeri uzmanlar bile, “Biz gemimizi tanıyamadık siz çok büyük modernizasyon yapmışsınız” değerlendirmesinde bulundu.
102 günlük sefer bugün başlıyor
Bu 4 gemiden oluşan filo; 17 Mart pazartesi günü Gölcük’ten Afrika seferine çıkacak. Bu seferin 102 gün sürmesi planlandı. Afrika’da 27 ülkenin limanı ziyaret edilecek. İktidarın Afrika açılımı politikasına deniz gücü ile anlamlı destek verilecek. Bu 102 günlük sefer çerçevesinde, önemli bir sınav da verilecek. Türk savaş gemileri, teknik nedenlerle daha önce Ege ve Akdeniz’de yapamadığı bazı atış testlerini Güney Afrika açıklarındaki deniz atış sahasında icra edecek.
Jet hızıyla saldırıya yanıt verilecek
Barbaros filosu, 5-9 Mayıs tarihleri arasında Güney Afrika’daki deniz atış alanında güdümlü mermi ve top atışı yapacak. Bu atışlardan bazıları ilk kez yapılacak ve donanmanın refleks gücü test edilecek. Senaryo gereği, Gediz firkateynine havadan insansız hava araçları (İHA) ile saldırı yapılacak. Saatte 900 kilometre hızla gelen ve gemiyi hedef alan insansız hava aracına karşı firkateynden güdümlü mermi ile karşılık verilecek. Eş zamanlı olarak firkateyn, koruduğu bir başka gemiyi havadan yatay olarak hedef alan dronu da güdümlü mermi ile imha edecek. Yani Gediz firkateyni iki saldırıya eşzamanlı olarak yanıt verecek. Aynı şekilde top atışları ve diğer yakın savunma silahları da sınanacak. Gemi komutanları, bazı atışların ilk defa deneneceğini ve başarılı olacaklarını dile getirdi.
Sema Sparrow füzeleri
Sea Sparrow füzelerinin de kullanılacağı bu atış sınaması, donanma açısından önemli. Çünkü donanmanın ateş gücünü oluşturan önemli silah sistemleri sınanacak. Türk donanmasının bu etkinlikleri; Akdeniz, Ege ve Karadeniz’de etkisi olan okyanuslara ise ilgi çerçevesinde açılan Türk deniz gücünün küresel güçler tarafından ilgiyle izlenmesine de neden oldu.
Deniz Kuvvetleri Komutanı izleyecek
Bu savaş senaryolarına dayalı atışlar sırasında dikkat çeken önemli bir husus da, gemilerde ulusal nitelikteki, Türk mühendislerinin geliştirdiği Gemi Entegre Savaş İdare Sistemi Projesi’nin uygulanacak olması. Bu seferin Güney Afrika ayağına Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Bülent Bostanoğlu ile Genelkurmay İstihbarat Başkanı Korgeneral Mehmet Daysal’ın da aralarında bulunduğu üst düzey komutanlar da katılacak.
Davutoğlu’ndan önemli ziyaretler
Türk deniz savaş filosunun Afrika ülkelerinin limanlarına yapacağı bazı ziyaretlere; Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun katılması da planlandı. Taslak programa göre, Davutoğlu; Angola, Namibya, Tanzanya, Zanzibar ve Komor Adaları ziyaretlerine katılacak. Ziyaretin Kenya ayağına Milli Savunma Bakan Yardımcısı’nın katılımı taslak porgramda yer aldı.
Türkiye’nin önemli avantajı
Türk savaş filosunun ziyaret edeceği ve bazılarına Davutoğlu’nun da katılacağı bu ziyaretlerin arka planında Türkiye’nin Afrika’ya yönelik önemli bir mesajını da dikkate almak gerekiyor. Okyanuslarda ve Afrika’da varlık gösterebilecek deniz gücüne sahip çoğu ülkelerin geçmişinde, Afrika’da hala derin antipatiye neden olan sömürgecilik geçmişi var. Türkiye, okyanuslarda varlık gösterebilecek güce ulaşmaya başlayan ve Afrika’da sömürgecilik antipatisine sahip olmayan nadir ülkelerden biri. Somali örneği ise Türkiye’ye bu açıdan psikolojik düzeyde önemli avantajlar sağlayacak gibi görünüyor.
7deniz

TCG Büyükada Türkiye'nin gururu oldu


- 14 Mart 2014 / 11:34 / Denizhaber

TÜRKİYE'NİN GURURU YERLİ 'HAYALET GEMİ' TGC BÜYÜKADA
Milli Gemi Projesi'nin (MİLGEM) ikinci gemisi TCG Büyükada, dünya üzerindeki benzer örnekleriyle karşılaştırıldığında oldukça düşük izler bıraktığı için "hayalet gemi" olarak anılıyor.
MİLGEM Proje Ofisi tarafından dizayn ve entegrasyonu tamamen milli imkanlarla yapılan TCG Büyükada, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, TUBİTAK ve milli firmalarca geliştirilen sistemler sayesinde emsallerine göre çok üstün özelliklere sahip bulunuyor.
TCG Büyükada Savaş Harekat Merkezi Savaş Harekat Subayı Deniz Yüzbaşı Mükerrem Demirci, AA muhabirine yaptığı açıklamada, TCG Büyükada'ya "hayalet gemi" denmesinin birkaç sebebi olduğunu belirterek, ilk özelliğin, geminin diğer gemilerin radarlarında görülmemesi olduğunu söyledi.
TCG Büyükada'nın diğer gemilerin radarlarında çok küçük bir boyutta göründüğünü dile getiren Demirci, "Örneğin geçen gün Çanakkale Boğazı'ndan geçerken oradaki sahil radarı 'sizi göremiyorum, ayrıldınız mı' diye sordu. Bu şekilde başka örnekleri de var. İlk milli gemi Heybeliada'nın boğazda önüne bir balıkçı teknesi kırıyor, 'ne yapıyorsun' dediklerinde 'göremedim' sizi diyor. Yani gemi bu boyutlarda olmasına rağmen inanılmaz küçük bir eko veriyor" diye konuştu.
Demirci, bunun dışında geminin tamamında ses çıkarmamasını sağlayan sistemler olduğuna dikkati çekerek, gemide hem izolasyon malzemeleri kullanıldığını hem de bütün ses çıkaran makinelerin kapsül içerisine alındığını kaydetti.
Her cihazın altında "şok bant" denilen sistemlerin bulunduğunu anlatan Demirci, şok bantların hiçbir titreşimden dolayı sesi aşağıya göndermediğini, bunun da denizaltılar tarafından tespit edilmemelerini sağladığını kaydetti.
"GEMİ, MANYETİK OLARAK DA HERHANGİ BİR EKO VERMİYOR"
Demirci, manyetik olarak geminin sinyalini alıp patlayan mayınlar bulunduğunu, bunu engellemek üzere gemide TÜBİTAK tarafından geliştirilmiş bir sisteme sahip olduklarını vurgulayarak, bu sistemin geminin manyetik izini tamamen sıfırladığını, bu sayede geminin manyetik olarak da herhangi bir eko vermediğini anlattı.
İnfrared olarak geminin görünmemesini sağlamak üzere bazı sistemler yapıldığını ve ısı geçirmeyecek şekilde izolasyon malzemeleri kullanıldığını belirten Demirci, şöyle konuştu:
"Biz yine TÜBİTAK'ın yaptığı bir sistem vasıtasıyla anlık olarak geminin ısı seviyesini görebiliyoruz. Bu sistemi kullanarak mümkün olduğu kadar infrared başlıklı güdümlü mermilere kendimizi belli etmeyecek şekilde yönümüzü dönmemiz gerekiyor. Bu, bize bu fikri veriyor. Biz bunu da düşünmüyoruz tabi. Bu sistem, otomatik olarak ARMERKOM tarafından geliştirilmiş 'Kalkan' dediğimiz bir sistem var onu besliyor. Kalkan sistemi, gemiye yaklaşan herhangi bir güdümlü mermi veya ayar başlıklı mermi olduğu zaman otomatik olarak güdümlü mermiyi yanıltabilmemiz için bize tavsiyelerde bulunuyor. 'Şu rotaya dön, şu süratte git, şuanda şu dekoyu at' diye bilgi veriyor. Eğer biz bunu yapmak istemiyorsak otomatik moda alıyoruz ve bunların hepsini sistem otomatik olarak kendisi yapıyor."
Demirci, 250 kilometre SMART-S radarına sahip olduklarını dile getirerek, "Hava ve su üstü radarımız var. Su üstünde dünya yuvarlak olduğu için 30, 40 mil ötesini görmeniz mümkün değil ama havaya yönelik olarak 250 kilometreden tespit edebiliyoruz. Yaklaşık 140 km mesafeden uçakları elektrooptik sistemlerimizle takip edebiliyoruz. Sonarımız var 20 mil mesafeden denizaltıları tespit edebiliyoruz. Sonarımız da tamamen milli" ifadesini kullandı.
TCG BÜYÜKADA
İnşa süreci 27 Eylül 2008 tarihinde ilk kaynağın yapılmasıyla başlayan TCG Büyükada, 15 Haziran 2009'da kızağa konuldu ve 27 Eylül 2011'de de denize indirildi. 27 Şubat 2013'de Türk bayrağı çekilerek ilk seyrini başarıyla icra eden TCG Büyükada, 27 Eylül 2013'de yapılan ve TBMM Başkanı Cemil Çiçek ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın katıldığı törenle hizmete girdi.
Milli gemi, varlık ve sancak göstererek caydırıcılık sağlamak, etkin ve kesintisiz keşif, gözetleme ve karakol görevlerini gerçekleştirmek, denizde terörist faaliyetlerini takip ederek önlemek, arama kurtarma görevleri icra etmek ve muhasamatta kritik üs ve yaklaşma sularında denizaltı savunma harbi ve su üstü karakollar tesis ederek, hedefleri teşhis ve imha etmek, harekat alanında deniz kontrolünü sağlayacak deniz ve hava unsurları ile koordineli harekat icra etme görevlerini yapıyor.

15 Mart 2014 Cumartesi

Atmaca Geliyor


ATMACA füzesi ne zaman envantere girecek?

Muhammet METİN/Kokpit.aero
ATMACA füzesiyle ilgili çalışmalar, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı milli gemisavar füze sisteminin geliştirilmesi Araştırma Merkezi Komutanlığı (ARMERKOM)'da uzun süren çalışmalarının sonucunda 2009 yılında ROKETSAN ana yükleniciliğinde sözleşmenin imzalanmasının ardından başladı. Projede ROKETSAN firmasının dışında ASELSAN'da görev yapıyor. ATMACA projesi olarak adlandırılan proje belirlenen takvime uygun olarak devam ediyor.
Proje kapsamında geçtiğimiz aylarda ROKETSAN mühendisleri tarafından TCG BÜYÜKADA korvetinde çalışmalar yapıldı. Çalışmalarda TCG BÜYÜKADA gemisinin ana silah sistemi olan HARPOON füzesi'nin yerleştirildiği alanda ölçümler yapıldı. HARPOON lançeri üzerinde incelemelerde bulunuldu. Buna benzer bir çalışma G sınıfı savaş gemisinde de daha önce yapıldı.
HARPOON'A KARŞI  ATMACA
Exocet Gemisavar Füzesine benzer kabiliyet de olması planlanan ATMACA füzesinin daha sonra alınan karar sonucunda HARPOON  Blok II sistemi özelliklerine sahip olması hatta geliştirilecek sistemler neticesinde daha üstün özelliklerde olması istendi. ATMACA füzesinin menzili 120 mil (190+ km) olması planlanıyor. Füzenin Data-Link özelliği de olacak. Füze deniz hedeflerinin dışında kara hedeflerine karşıda kullanılacak. Gerçekleştirilen görüşmeler sonrasında füzenin farklı modelleri üzerinde de çalışmalar başladı. Özellikle Deniz Hava Komutanlığı'nın bu yönde yoğun bir talebi var.
MÜTTEFİKLERİMİZ BİZE SİLAH SATIŞINDA ZORLUK ÇIKARIYOR
Deniz Kuvvetleri bünyesinde görev yapan birçok deniz üstü ve altı unsurlar ana silah sistemi olarak HARPOON füze sistemini kullanıyor. İhtiyaçlar çerçevesinde başlatılan MİLGEM projesi kapsamında tedarikine karar verilen HARPOON sistemi alımında birçok sorunla karşılaşıldı. Bu durum askeri ve siyasi karar makamlarının tedbir olmasına yol açtı. Füze, Fransa'dan tedarik edilen TR40 motoru ile güçlendirilecek.
Yerli motor çalışması konusunda Kale Havacılık tarafından çalışmalar sürüyor. Kale Havacılığın üzerinde çalıştığı motor mevcut TR40'dan daha üstün olacak. Çalışmalarda, motor üzerinde hassasiyetle duruluyor. Fransa'dan tedarik noktasında zaman zaman sorunlar yaşandığı belirtiliyor. Ancak bu sorunlar, son dönemde ise gelişen siyasi ve askeri ilişkiler sonrasında tedarik ve ihtiyaç duyulan sistemler konusunda yaşanan sorunlar aşılmaya çalışılıyor.
2016 YILINDA ENVANTERE GİRMESİ PLANLANIYOR
ATMACA füzesinin tam test atışlarına daha geçilmedi. Şuan sistem doğrulama çalışmaları sonucunda kara atışları yapıldı. Kamuoyunda çıkan ATMACA füzesi Güney Afrika'da test edilecek bilgisi ise gerçeği yansıtmıyor. Güney Afrika'da, TCG HEYBELİADA korveti ile HARPOON ve RAM füze sistemleri atış testleri gerçekleştirecek. ATMACA füzesi, planlanan programda sorun yaşanılmaması halinde 2016 yılında envantere girmesi öngörülüyor".

Barış Kartalı Projesi'nde bu yıl kaç uçak teslim edilecek?


Gecikmelerin 7 yıla yaklaştığı Barış Kartalı'nda ilk teslimat geçtiğimiz ay yapılmıştı. Boeing bu yıl kaç uçak teslim edecek?
Türk havacılık sektörünü değerlendiren Boeing Türkiye ve Kuzey Afrika Başkanı Dunn, bu yıl iki Barış Kartalı uçağının Türk Hava Kuvvetleri'ne verileceğini açıkladı. Dunn, toplam 4 uçaktan oluşan teslimatın 2015'te tamamlanacağına dikkat çekti.
Türk havacılık sanayi şirketlerinden TAI, Havelsan, Mikes ve THY ile bir çok projeyi ortak olarak sürdürdüklerine dikkat çeken Dunn, 2013'ün ise çok başarılı geçtiğini belirterek 2014'ü ise ümit verici olarak değerlendirdi.
Kaynak: www.kokpit.aero

Türk askeri artık Çin'de eğitim alacak!

Askeri okullarda Çince eğitimi başladı

ÖZEL HABER - Yasemin GÜNERİ / AHT
Türk Silahlı Kuvvetleri devrim niteliğinde kararlar aldı. Uzun yıllardır gelecek vadeden başarılı subay adaylarını ABD'de bulunan askeri okula gönderen TSK, bu kararından vazgeçti. TSK, askeri öğrencileri Çin'e ve Güney Kore'ye göndermeye başladı.

Askeri okullarda Çince eğitimi başladı

ABD Kara Kuvvetleri'ne subay yetiştirmesiyle tanınan New York eyaletindeki West Point Harp Akademisi dünya çapında bir üne sahip. Türkiye'de Genelkurmay Başkanlığı ve kuvvet komutanlığı koltuğuna oturan subaylar da bu okuldan mezun oldu. Yıllarca Türk öğrencileri ağırlayan okula bundan böyle Türk subay adayı öğrenciler gönderilmeyecek.
Genelkurmay Başkanları ve kuvvet komutanlarının yetiştiği Kuleli Askeri Lisesi, bu yıl ABD yerine Çin'e ve Güney Kore'ye öğrenci gönderdi. Okul birincisi Murat Ünlü, Güney Kore'ye gönderilirken bir diğer başarılı öğrenci de ikili anlaşmaların imzalanmasının ardından Çin'e gönderilecek. Güney Kore'ye giden öğrenciler dönüşte teğmen olarak mezun olacaklar.
ÇİNCE EĞİTMENİ
Kuleli Askeri Lisesi öğrencilerinin yabancılık çekmemesi için askeri liseye Çince bilen eğitmen aranıyor. Askeri lise öğrencilerine bundan böyle Çince de öğretilecek. Harp Akademesi'nde de Çince eğitime başlandığı bilgisini veren yetkililer, öğrencilerin Çince dersine yoğun ilgi gösterdiğinin altını çizdi. Çince eğitim görmeye başlayan askeri öğrenciler, Çin'de kendilerine kardeş okullar da edindi. Bu kapsamda Çinli öğrencilerin de Türkiye'ye gelmesi bekleniyor.

12 Mart 2014 Çarşamba

Tulpar

Otokar ‘kanatlı at’la globalde ilk 10’da!

Otokar ‘kanatlı at’la globalde ilk 10’da!
Tüm dünyadan 10 farklı zırhlı piyade savunma aracını seçen site, Otokar tarafından geliştirilerek geçtiğimiz yıl mayıs ayındaki İDEF Savunma Endüstrisi Fuarı’nda tanıttığı Tulpar’a büyük ilgi gösterdi.

10 kilo patlayıcıya dayanıyor
10 kg TNT’ye eşit patlamaya kadar dayanabilen ve zemininde 25 mm kalınlığında zırha sahip olan Tulpar, 11 asker taşıma kapasitesi sunuyor. Otokar Tulpar’ın rakipleri arasında Alman Puma, Güney Kore’den K21, ABD’den Bradley A3 bulunuyor. Adını Türk mitolojisinden alan Tulpar, “kanatlı at” anlamına geliyor.

MİLGEM ve LPD’den sonra 4 milyar dolara TF-2000 geliyor

Not: Görüntü turkishnavyshipbucket.blogspot.com adlı siteden alınmıştır.
BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan ve tersane sahibi Metin Kalkavan arasında MİLGEM ve çıkarma gemisi (LPD) ihaleleri hakkındaki telefon görüşmesi iddialarının 
yankıları sürerken dev bir savaş gemisi için önümüzdeki günlerde ihaleye çıkılacak. TF-2000 adı verilen gemi Türkiye’nin denizlerdeki ‘hava savunma üssü’ olacak. 4 milyar doları aşması beklenen gemi projesi için Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM), fizibilite çalışmalarını tamamladı.
15 YILDIR ASKIDA
1999’dan beri Deniz Kuvvetleri’nin istediği proje yine aynı yıl yaşanan Gölcük depremi ile ekonomik kriz nedeniyle askıya alınmıştı. İlk TF-2000 projesinde 12 firkateynin inşa edilmesi, 2003-2008 yılları arasında da hizmete girmesi planlanıyordu. Savunma Sanayii İcra Kurulu bu sayıyı 4’e düşürdü. Sayının düşürülmesinde ABD’den alınan aynı sınıftaki firkateynler de rol oynadı.
TF-2000 gemisi, uçaklardan ve diğer hava araçlarından atılan füzelerin takibini ve imhasını sağlayacak. Gemi ayrıca komuta kontrol ve muhabere, gözetleme, erken ihbar, keşif ve teşhis, su üstü harbi, denizaltı savunma harbi, elektronik harp görevlerini de üstlenecek. TF-2000, eşlik ettiği donanma filosundaki gemileri ya da görevlendirileceği liman kentini hava saldırılarına karşı koruyacak. Akdeniz, Karadeniz ve Marmara’da görev yapacak bu savaş gemileri, Türkiye’ye gelecek NATO Patriot sistemleri ve yeni alınacak uzun menzilli füzelerle entegre hale getirilecek.
ASELSAN’LA MASAYA OTURDU
Radarların aldığı görüntüler doğrudan, uzun menzilli hava savunma sisteminin komuta kontrol merkezine iletilecek. Böylece gemiler komşulardan gelebilecek füze saldırılarını önceden tespit ederek hava savunmasına da katkıda bulunacak. Geminin en büyük özelliği ise faz dizinli radara sahip olması. Faz dizinli radar sayesinde binlerce hedefin aynı anda izlenmesi mümkün oluyor. TF-2000 firkateyninde de ana sensörü olacak faz dizinli radarların yapılması için 2012’de toplanan Savunma Sanayi İcra Komitesi, Aselsan’la masaya oturma kararı almıştı.

'Mehmetçik' seri üretime geçiyor


İlk yerli piyade tüfeği 'Mehmetçik', seri üretime hazır. Kışlalardaki 500 bin adet G3 tipi silahın yerini alacak Mehmetçik, tüm testlerden başarıyla geçti. Tüfeğin seri üretimi için sözleşme hazırlıkları başladı. Türkiye'nin kendi imkânlarıyla tasarladığı ilk yerli piyade tüfeğinin, ön aşamada 200 adetlik pilot kafile üretimine başlandı. Üretimi tamamlanan tüfeklerin deneme serileri birliklere teslim edilecek. Mehmetçik tüfeği 7.62 milimetre çapa sahip. Birçok piyade tüfeğine oranla daha hafif olan silahın düzeneğinde gaz sistemi de kullanılıyor. Bu sayede ısınma problemi yaşanmıyor. Modüler bir kundağa entegre edilmiş kızak sistemine de sahip olan piyade tüfeğine ayrıca, ray sistemiyle uyumlu olan bütün aksesuvarlar eklenip, çıkarılabiliyor. 
G3'LER ARTIK ESKİDİ 
Kışlalarda halen kullanılmakta olan ve uzun yıllardır Türk Silahlı Kuvvetleri'nin tercih ettiği piyade tüfeği G3'ler teknolojik ve ekonomik ömürlerini tamamladı. 2009'da Savunma Sanayi Müsteşarlığı ve Makine Kimya Endüstrisi Kurumu (MKEK) arasında modern piyade tüfeği üretimi için anlaşmasa yapılmış, yerli tüfek süreci başlamıştı. 2012'de Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) tarafından kullanılması planlanan tüfeklerin aktif olarak denenmesi, üretimde yaşanan sıkıntılar nedeniyle gecikmişti. Üretim hattı kalifikasyon faaliyetleri ve geliştirme testlerinden başarıyla geçen modern piyade tüfeğinden ilk etapta pilot olarak 200 adet üretildi. 'Mehmetçik'in TSK'ya hem ekonomik hem de pratiklik açısından çok şey kazandıracağı belirtiliyor. 
http://www.sabah.com.tr/Ekonomi/2014/03/11/mehmetcik-seri-uretime-geciyor

10 Mart 2014 Pazartesi

Bayar’dan özel sektöre soğuk duş

Bayar’dan özel sektöre soğuk duş


İzmir’de 6-9 Mart 2014 tarihleri arasında düzenlenen SinerjiTürk toplantısının kapanışında konuşan Savunma Sanayii Müsteşarı Murad Bayar hem kamu hem özel kurumlara iki ayrı önemli mesaj verdi. Müsteşar Bayar kamu şirketlerinde stratejik devlet kontrolü devam ederken operasyonel dinamizmi sağlayacak yapılara ihtiyaçları olduğunu bunu halka arz veya başka yöntemlerle gerçekleştireceklerini açıkladı. Vakıf şirketlerini ve Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunda bu adımlara ihtiyaçları olduğunu belirten Müsteşar Bayar’ın özel şirketlere yönelik eleştirisi firma temsilcilerine soğuk duş etkisi yaptı. Firmalarda yapısal değişiklik düşündüğünü ifade eden Bayar özel sektörle ilgili hayal kırıklığı ve güven sorunu yaşadığını ifade etti. Bayar özetle şöyle konuştu: “Özel şirketlerde her zaman aradığımız kaliteyi bulamıyoruz. Özel sektörle çalışmamızı genişletelim dedikçe çok ciddi amatörlüklerle karşılaşmaktayız. Müttehit kültürlü iş sektörümüz var. Bunlar çok fazla sanayi, ar-ge, uzun vadeli yatırımı henüz sermayedarların aklı ermiyor.  Bu bizim özel sektöre açılma gayretlerimizde hayal kırıklıkları yarattı. Bazı taze tartışmalarımız ‘bu acaba doğru yöntem değil mi?’ ye doğru götürüyor bizi. Özel sektöre açılmak, ana projelerde entegratör rolleri için söylüyorum. Bizde bir tereddüt oluştu. Bunun en çarpıcı örneğini BMC’de yaşadık. Şirket bir miktar mali zorluğa düştüğü zaman sahibi Türkiye’nin en büyük sermayedarları hemen şirketi ortada bırakıveriyor. Denizcilik sektöründe çok benzer bir yönetsel kalite zafiyetini gördük çalıştığımız bütün oyuncularda. Belli bir tecrübe bazılarında oluştu ama sürdürülebilirliği konusunda ciddi endişeler var. Türk özel sektörü bu konuda bize güven vermiyor. Tabi çok iyi oyuncularımız da var, daha kurumsal zaman içinde kendini ispat etmiş oyuncularımız da var. Onları da istisna tutuyorum. Nihai kullanıcımıza karşı çok zor durumda kaldık bir miktar. Sektör olarak tedbir alıp, kafa yorup, ileriye doğru adımlarımızı sağlıklı atmamız gerekiyor. Her şey günlük gülistanlık değil. Biz bu projeleri firmalara iş çıkaralım, ihale dağıtalım diye yapmıyoruz. Biz bu ihaleleri TSK’ya stratejik yetenekler kazandıralım bunu da Türkiye’de yapalım diye yapıyoruz. Bence bu yapısal düzenlemeleri özel sektör dahil gündemimize almamız lazım. Bu işleri daha sağlıklı nasıl yürütürüz? Dünyada bunun modelleri de var. Bir şey icat etmemiz gerekmiyor. “C4Defence’in planını sorduğu Müsteşar Bayar bu konuda bir süre sessiz kalacağını belirterek, “konunun tartışmaya açılmasını ve tartışmayı görmek istiyorum” dedi.

6 Mart 2014 Perşembe

Genel Maksat Helikopter Projesi

Genel Maksat Helikopter Projesi, 5 Aralık 2007 tarihinde alınan Savunma Sanayii İcra Komitesi Kararı ile Kara Kuvvetleri Komutanlığı (K.K.K.lığı), Hava Kuvvetleri Komutanlığı (Hv.K.K.lığı), Jandarma Genel Komutanlığı (Jn.G.K.lığı), Özel Kuvvetler Komutanlığı (Öz.Kuv.K.lığı), Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM) ve Orman Genel Müdürlüğü (OGM) olmak üzere 6 Kullanıcının toplam 109 adet genel maksat helikopteri ihtiyacını karşılamak üzere başlatılmıştır.
Proje kapsamında Sikorsky firmasının S-70i modeli helikopteri, lisans altında üretim modeli ile Türkiye’de üretilecek olup, üretim lisansı Türkiye’nin ileriki dönemlerdeki ihtiyacını da karşılayacak şekilde toplam 300 adet helikopterin üretimini kapsamaktadır. Ayrıca, Türkiye’de üretilecek her bir helikoptere karşılık bir helikopter yurtdışına ihraç edilecektir.
Projede, TUSAŞ Ana Yüklenici, Sikorsky ana alt yüklenici, ASELSAN, TEI, ALP Havacılık alt yüklenicilerdir.
S-70i Temel helikopteri üzerine kullanıcı isterlerini karşılamak üzere TUSAŞ ve entegrasyon alt yüklenicisi ASELSAN tarafından yazılım ve donanım entegrasyonu gerçekleştirilecek olup nihai konfigürasyondeki helikopter “(TAI) T-70 Helikopteri” olarak anılacaktır. Ayrıca, üretilecek olan T-70 Helikopterine ilişkin Depo Seviyesi Bakım kabiliyeti kazanılacaktır.
Sözleşme, Savunma Sanayii Müsteşarlığı ve Sikorsky arasında 21 Şubat 2014 tarihinde imzalanmıştır.
Sözleşme imzası ile program takviminin başlaması arasında 16 aylık bir süre öngörülmüştür. Bu 16 aylık süre içerisinde Ana Alt Yüklenici Sikorsky firması, ABD Hükümeti mevzuatları gereği Helikopterin Türkiye’de lisans altında üretimi ve sözleşme kapsamındaki diğer kalemlere ilişkin ihracat lisanslarını almak üzere çalışmalar yapacaktır. ABD Hükümeti’nin ihracat lisanslarının alımını müteakip Orman Genel Müdürlüğü Konfigürasyonun’daki ilk T-70 Helikopteri programın takviminin başlaması sonrası 55. ayda, Ortak Konfigürasyondaki ilk T-70 Helikopteri ise 57. ayda K.K.K.lığı’na teslim edilecektir.
Proje Kapsamında İlkler
-İlk kez 6 farklı kullanıcının çok çeşitli görev ihtiyaçları konsolide edilerek ortak bir konfigürasyonda tedarik gerçekleştirilecektir.
-Bugüne kadar Sikorsky firmasından yapılan helikopter tedarikleri doğrudan alım şeklindedir. İlk kez bu proje ile helikopter lisans altında Türkiye üretilecektir.
-Proje kapsamında Türkiye’de ilk defa dişli ve dinamik sistemlerin üretimi gerçekleştirilecektir.
-Proje kapsamında GE’ye ait T-700 Black Hawk motoru Türkiye’de üretilecek ve TEI parça numarasıyla yurtdışına da satış imkanı olacaktır.
-İlk defa bir Türk firması (ASELSAN) tarafından yabancı bir firmaya (Sikorsky) kokpit tasarımı gerçekleştirilecek ve Türk tasarımı bu kokpitlerin bundan sonra üretilecek olan helikopterlerle ABD hariç tüm dünyada pazarlama ve satışı gerçekleştirilecektir.
-Bugüne kadar tedarik edilen helikopterlerde Türk Sanayi iş payı bulunmamaktadır. İlk defa bu proje ile % 67 oranında yerli sanayii katılımı gerçekleşecektir.
Bu kapsamda:
o Kokpit, kabin, paller TUSAŞ tarafından,
o Aviyonik suit ASELSAN tarafından,
o Motor TEI tarafından,
o İniş takımı ve dişliler ALP Havacılık tarafından üretilecektir.
- Sikorsky ilk defa bu proje ile; uluslararası satışlarda Türk Sanayisi iş payı çerçevesinde Türkiye’deki yerli sanayii kabiliyetlerini kullanma taahhüdü vermiştir. Taahhüt miktarı 1,4 milyar $’dır ve 30 yılda gerçekleştirilecektir.

3 Mart 2014 Pazartesi

MIZRAK-U PROJESİ ATIŞLI TESTLERİ (+oynatma listesi)



Yayınlanma tarihi: 3 Mar 2014
Uzun Menzilli Tanksavar Füzesi MIZRAK-U, Helikopterden yapılan ilk güdümlü atış testini başarıyla gerçekleştirmiştir. Kara Kuvvetleri Komutanlığı envanterinde bulunan AH-1S Helikopterinden 3500 metre menzile yapılan atışta hedef başarı ile vurulmuş ve proje çalışmalarında önemli bir aşama tamamlanmıştır. ATAK helikopterinden kullanıma yönelik olarak geliştirilen MIZRAK-U füzesi ROKETSAN tarafından yurt içi altyapı kullanılarak tasarlanmıştır. Rakiplerine karşı önemli teknik üstünlüklere sahip olan füzenin içerisinde bulunduğumuz yıl içerisinde kalifiye edilmesi hedeflenmiştir. Ana muharebe tanklarına karşı kullanılacak olan MIZRAK-U füzesinin azami menzili 8 km olup yüksek vuruş hassasiyeti ve etkin zırh delme yeteneğine sahiptir. 2015 yılında seri üretime geçecek sistem uluslararası pazarda da büyük bir ilgi ile karşılanmaktadır.

Boeing 737 AEW&C - Barış Kartalı Tanıtım Filmi

2 Mart 2014 Pazar

"SAVAŞ GEMİMİZİ BOĞAZLAR'DAN GEÇİRMEYİN"


Ukrayna'da yayınlanan Kiev Times gazetesi; Ukrayna Başbakanı Arseniy Yatsenyuk'un Başbakan R. Tayyip Erdoğan'dan, taraf değiştirerek Rusya bayrağı çeken  Hetman Sahaidachny adlı Ukrayna fırkateynini Boğazlar'dan geçirmemesini istediğini yazdı..
Aden Körfezinde düzenlenen NATO tatbikatından dönen Ukrayna Deniz Kuvvetleri'nin Amiral Gemisi Hetman Sahaidachny fırkateyni; Kiev'den emir almayı reddetti. Geminin, Rusya'nın tarafına geçtiği bildiriliyor. 
Geminin hangi tarafta olduğu konusunda çelişen bilgiler geliyor olsa da; İzvestia Gazetesine demeç veren bir Rus senatör; fırkateynin Rusya saflarına katıldığını doğruladı. Senatör; "Ukrayna Deniz Kuvvetlerinin Bayrak Gemisi Hetman Sahaidachny bizim saflarımıza katıldı" dedi. 
Senatonun Dış İlişkiler Komitesi üyelerinden olan Senatör Igor Morozov; "Fırkateyn St. Andrews bayrağını indirdi. Rusya Federasyonu bayrağı çekti. Gemi Akdeniz'deki manevralarını tamamlamasının ardından Karadeniz'e dönecek" dedi.
Morozov'a göre "Mürettebat Ukrayna Silahlı Kuvvetleri Komutanı Viktor Yanukovich'in talimatını yerine getirdi."   Ukrayna Deniz Kuvvetleri Komutanı, Cuma günü istifa etmişti. 
Kendini Cumhurbaşkanı ilan eden Aleksandr Turchinov, Koramiral Andrey Tarasov'u yeni Deniz Kuvvetleri Komutanı olarak atadı. Ukrayna'da yayınlanan Kiev Times gazetesi ise; Ukrayna Başbakanı Arseniy Yatsenyuk'un Başbakan R. Tayyip Erdoğan'dan savaş gemisini Boğazlar'dan geçirmemesini istediğini yazdı.
Gemi komutanı olan ve Ukrayna'nın operasyondaki komutanı Koramiral Andrey Tarasov; Kiev'den gelen emirlere uymadı. Hetman Sahaidachny Kırım'ın limanı Sivastopol'a geri dönüyor. Gemi 26 Şubat'ta Süveyş kanalından geçerek Akdeniz'e giriş yaptı. Geminin önümüzdeki günlerde Çanakkale Boğazı girişinde olması bekleniyor.
Şimdi ne olacak?
Türk Boğazlarından geçiş, 1936 tarihli Montrö Boğazlar Sözleşmesi hükümlerine göre düzenleniyor. Montrö Boğazlar Sözleşmesi; Boğazlardan geçişi Türkiye'nin Tarafsız, Savaşan veya Yakın Savaş Tehlikesi durumunda olması halinde 3 sınıfta düzenliyor. 
Bu hususta Montrö Sözleşmesi'nin ilgili maddeleri şu şekilde: 
Madde 2 - 5 (Ticaret Gemileri): Barış zamanında ticaret gemileri Boğazlardan serbestçe geçebileceklerdir. Savaş zamanında Türkiye tarafsız ise, ticaret gemilerine barış zamanı şartları içinde serbest geçiş hakkı tanınacaktır. Türkiye savaşta ise, Türkiye ile savaşmayan bir ülkenin gemileri, düşmana hiçbir suretle yardım etmemek şartıyla, Boğazlar’dan serbestçe geçebileceklerdir.
Madde 11,13 (Savaş Gemileri): Savaş gemilerinin Boğazlardan geçmesi için, Türk hükûmetine diplomatik bir ön-bildirimde bulunulması gerekecektir.
Madde 19:
Savaş zamanında, Türkiye savaşan değilse, savaş gemileri 10. maddeden 18. maddeye kadar olan maddelerde belirtilen koşullarla ayni koşullar içinde, Bogazlar'da tam bir geçiş ve gidiş-geliş (ulaşım) özgürlüğünden yararlanacaklardır.
Bununla birlikte, savaşan herhangi bir Devletin savaş gemilerinin Boğazlar'dan geçmesi yasak olacaktır; şu kadar ki, işbu Sözleşmenin 25. maddesinin uygulama alanına giren durumlarla, saldırıya uğramış bir Devlete, Milletler Cemiyeti Misali çerçevesi içinde yapılmış, bu Misak'in 18. maddesi hükümleri uyarınca kütüğe yazılmış (tescil edilmiş) ve yayımlanmış, Türkiye'yi bağlayan bir karşılıklı yardım andlaşması gereğince yapılan yardım durumları bunun dışında kalmaktadır.
Yukarıdaki fıkrada öngörülen kuraldışı durumlarda, 10. maddeden 18. maddeye kadar olan maddelerde belirtilen kısıtlamalar uygulanamayacaktır.
Yukarıdaki 2. fıkrada konulmuş geçiş yasağına karsın, Karadeniz'e kiyidas olan ya da olmayan savaş Devletlere ait olup da bağlama limanlarından ayrılmış bulunan savaş gemileri, bu limanlara dönebilirler.
Savaşan Devletlerin savaş gemilerinin Boğazlar'da herhangi bir el koymaya (1) girişmeleri, denetleme (ziyaret) hakkı (2) uygulamaları ve başka herhangi bir düşmanca eylemde bulunmaları yasaktır.
Madde 20: Savaş zamanında, Türkiye savaşan ise, savaş gemilerinin geçişi konusunda Türk hükûmeti tümüyle dilediği gibi davranabilecektir.
Madde 21: Türkiye kendini savaş tehlikesiyle karşı karşıya sayarsa, Türkiye’nin, sözleşmenin 20. maddesi hükümlerini uygulamaya hakkı olacaktır.
Hangi kapsama giriyor?
DenizHaber'in görüşüne başvurduğu uzmanlar, Ukrayna ile Rusya arasında herhangi bir savaş halinin şimdilik mevcut olmadığına dikkat çektiler. 
Uzmanlar; "Ukrayna ve Rusya arasında savaş hali olsaydı; Türkiye tarafsız konumda olduğundan savaşan taraflardan herhangi birinin Boğazlar'dan geçmesi Montrö Sözleşmesi uyarınca yasak kapsamında olabilecekti. Ancak bu durumda bile Ukrayna savaş gemisinin Ege'den Karadeniz'e çıkmasına Türkiye'nin müsaade etmesi gerekecekti. Çünkü; Montrö Sözleşmesinin 19. Maddesi, açıkça dış denizlerdeki savaş gemilerinin, savaşan ülkelerin gemileri bile olsalar, Karadeniz'deki ana üslerine dönmelerine müssade edilmesini hükme bağlamaktadır." şeklinde görüş belirttiler.